31 Ocak 2013 Perşembe

Gayri kabil aşk ve mutlak irtihale dair..

Ben Aşil oldum, Eros'a vuruldum tendonlarımdan..

Kısa

İçimde sinsice üs kurmuş, kanserli bir hücresin.. Kendi kendine büyüyor ve tehlike arz ediyorsun hayatım için.. Tedavin bile zahmetli, ve de ölümcül.. Bir kumar senden vazgeçmek.. Kılıç gibi yüzde elli, rus ruleti gibi sonucu belli.. Gerekiyorsa bir tarafın ölmesi, ilk narsistik intihar eylemim olmayacak benim.. Yanlış anlama, ölmek istediğimden değil, bilakis yaşamak istemediğimden bu söylemlerim.. Aynı şey de deme! Aynı değil.. Zira ölmek için de yaşamak gerekli.. Hepsini geçtim de, belli aralıklarla nüksetmene ne demeli? Her operasyon bir uzvumu daha kesip alırken bedenimden, beynimin yaşama tutunmamasına kızmak ironik ve bencilce.. Kalbimi atsam beynimde; beynimi çıkarıp atsam öyle bir işlemişsin benliğime.... Kurtulamıyorum.. İsmini unuttum bilsinler diye, telaffuzu zor tıbbi terimlerin arasına saklıyorum seni.. Böylece hastalığımı tarif etmek daha kolay, hem de ismini söylemek zorunluluğuna katlanmadan.. Bilmiyorlar ki aslında yolun sonuna aşık olduğumu.. Giden için yol önemli değildir çünkü.. Yolda gördükleri, arkada kalmaya mahkumdur daima.. Amaç nihayete en görkemli şekilde ulaşabilmektedir.. Kalıcı olduğumuz tek yer de son değil midir? Kavuştuğunda daha ileri gidilemez olana, anlamını yitirmez mi gayeler? Gidecek bir yer kalmadığı noktada, tam olarak aitlik duygusu hissetmek gerekmez mi? İşte bu yüzden bilmiyorlar, kendi ölümümü ölümüne sevdiğimi..